Emre Başoğlu’nun ilk olarak muhabirinkosesi sitesinde yayınlanan araştırması
Tenisle içli dışlı olun ya da hayatınız boyunca izlediğiniz tenis maçlarının sayısı bir elin parmaklarını geçmesin hepimizin ortak bir noktası, tenisle ilgili kafamızı kurcalayan büyük bir soru işareti var…
Yazıya böyle girince ilk anda aklınıza gelmemiş olabilir ama eminim bir kez olsun siz de maç esnasında “Bu puanlar neden 15-30-40 şeklinde gidiyor? 15-30’u anladık da neden 45 değil de 40?” diye içinizden geçirmişsinizdir.
Ben de birçok kişi gibi bu soruyu defalarca kendime sorduğum için bir araştırma yapıp bu konuya getirilen birtakım açıklamaları sizler için derledim. Hiçbirinin doğruluğu kanıtlanmamış olmakla birlikte, tenisteki puanlama sistemiyle ilgili çokça dillendirilen 4 rivayet mevcut.
Sayıların Fransızca Telaffuzları
Konuya getirilen açıklamalardan ilki, 15-30-40 sayılarının telaffuzları ile alakalı… Bilindiği gibi tenisin kökenleri Ortaçağ Fransa’sında elle oynanan ve günümüz tenisini andıran bir oyuna dayanmaktadır. Söylentilere göre; dönemin Fransa’sında maçlarda puanlama sistemi saat kadranından yola çıkarak belirlenmiş ve 60’a ilk ulaşan tarafın puanı kazandığı bir yöntem esas alınmıştı. Puanlar ise Fransızca’da 15-30-45 anlamlarına gelen sırasıyla quinze, trente ve quaranta-cinq sayıları ile nitelendiriliyordu.
15 ve 30 tek heceli ve kolay telaffuz edilirken, 45’in söylenişinin zorluğu yüzünden 45 (quaranta-cinq) yerine 40’ın (quaranta) tercih edilmesiyle, zaman içinde bu puanlama sisteminin belirleniyor.
İngiliz Denizcilerinin Topları
Konuyla ilgili ikinci bir söylenti 1800’ler İngiltere’sine uzanıyor. Tenisin, günümüzdeki modern şekline en yakın hali 1800’lü yıllarda İngiltere’de oynanıyordu. Tabi bu durumun, Fransızca telaffuz örneğinde olduğu gibi teniste bazı esinlenmelere sebep olduğu ve 15-30-40 şeklindeki puanlama sisteminin 19. yy’daki İngiliz subaylarından geldiği varsayılıyor.
O dönemde; İngiliz denizcileri, gemilerdeki topları ateşlerken önce ana güvertenin 15 poundluk toplarını, ardından orta güvertenin 30 poundluk toplarını ve son olarak alt güvertenin 40 poundluk toplarını ateşlerdiler. Teniste kullanılan servislerin de topların ateşlenmesini andıran bir görüntüsü olduğu için kazanılan puanların 15-30-40 şeklinde adlandırıldığı iddia ediliyor.
Tenisin İlk Oynanış Şekli
Bir diğer rivayet ise, 15-30-40 puanlamasının tenisin ilk dönemlerdeki oynanış şeklinden kaynaklandığını söyler…Tenisin ilk dönemlerinde; ilk servis atıldığında puanı kazanan oyuncu 15 adım ileri gider ve servisi oradan kullanırdı. 2. puan kazanıldığında bulunduğu yerden 15 adım daha gider ve 30 adımlık mesafeye ulaşırdı. 3. puan kazanıldığında ise; ilerlenmesi gereken 15 adım filenin ötesine denk geldiği ve kurallar gereği rakip sahaya geçilemeyeceği için, oyuncular 10 adım ileriye giderek file dibine kadar gelip oyuna oradan devam ederlerdi. Günümüz puanlama sisteminde de bu sebeple 15-30-40 sayıların baz alındığı belirtilir.
Saat Kadranı Sistemi
Yazının şu ana kadar olan bölümünde bahsedilenler için ‘’Ya bu da çok zorlama. Bunu yazmışsın ama hiç aklım kesmedi, doğru değildir abi bu’’ demiş olabilirsiniz. Bunun olabileceğini varsayarak, akla en yatkın ve makul görünen açıklamayı sona sakladım. Akla en yatkın diyorum çünkü bu sefer; Fransızca sayılardan, İngiliz denizcilerinin attıkları toplardan ya da 1800-1900’lü yıllardan örnekler yok…
4. ve son söylenti; 15-30-40 puanlamasının, verdiğimiz ilk açıklamada olduğu gibi yine saat kadranından kaynaklandığını ileri sürüyor. Oyuncuların, sayıyı kazanmak için saat kadranında 1 tam tur dönmelerini baz alan bu sistemde ilk puanı kazanan 15, ikinciyi kazanan 30 ve üçüncüyü kazanan 45 puana çıkıyordu. 45’e geldikten sonra ise puanı kazanan oyuncu 60’a ulaşıyor ancak bu aşamada 60 söylenmiyor, oyun kazanıldığı için son puan ‘’oyun’’ olarak nitelendiriliyordu. Bu sistemde 45 yerine 40’ın kullanılmaya başlanması; 45-45 eşitlik durumunda sayıyı kazanmak için gereken art arda 2 puan alma kuralına dayanıyor. 45-45 eşitlikte; üst üste 2 puan kazanan oyuncunun 75’e ulaşıp, 60’lık puanlamanın baz alındığı sistemi bozmaması için 3. puan 40 olarak kabul edilmiş ve 40’tan sonra arka arkaya kazanılan 2 puan 10’ar 10’ar sayılarak 50 ve 60’a sırasıyla ulaşan oyuncunun oyunu kazanması öngörülmüştür. Günümüzde ise; burada bahsettiğimiz ‘’50’’ yerine ‘’avantaj’’ ifadesi kullanılmaktadır…
‘Deuce’ (beraberlik) Nereden Geliyor?
Bir çalışma için araştırma yaparken, konuyla ilgili-ilgisiz sayısız bilginin ortasına düşmüş halde bulursunuz kendinizi… Bu yazıyla alakalı kaynak ararken benim de başıma geldi tabi bu durum ve bu esnada tenis maçlarında kafa kurcalayan iki konuya daha rast geldim. Bunlardan ilki; tenis maçlarında eşitlik durumunda söylenen ‘’deuce’’ ifadesi. Bu tabirin, Fransızcadaki ‘’deux’’ yani iki sayısından geldiği söylenir ve oyunculardan birinin oyunu kazanması için iki puana ihtiyacı olduğunu belirtir.
0 Puana Neden ‘Love’ Denir?
İkinci konu ise; 0 puanın ‘’love’’ olarak nitelendirilmesi… Bir kesim bunun Fransızca’dan geldiğini, sıfır yumurtaya benzetildiği için, Fransızca’da yumurta anlamına gelen “l’oeuf” kelimesinin telaffuzu (lov) bu söyleme yol açmıştır der. Bir kesim de İngilizce’deki “love” yani aşk kelimesinden geldiğini söyler.
Yazıda geçen puanlama sistemiyle ilgili 4 senaryo ve ‘’deuce – love’’ tabirlerinin kullanılmasına getirilen açıklamalar, kesin ve net doğrular olmasa da; kafanızdaki soru işaretlerini az da olsa gidermiştir diye ümit ediyorum…
Emre Başoğlu – Muhabirin Köşesi (muhabirinkosesi.com)